18 Aralık 2007 Salı


Yorgundu; geç uyandığı,genelini tembellikle geçirdiği,ufak tefek ev işleri yaptığı,beğenip beğenmediğine karar veremediği farklı bir film izlediği cumartesi gününün gecesinde.
Anlam veremediği bir yalnızlık hissi vardı.Sessiz,basık,soğuk,kararsız bir geceydi.Camdan baktığında gökyüzünün,havanın,sokakların,kepenkleri inmiş dükkanların,bomboş parkın,diğer evlerde yaşayan insanların da kendisi gibi huzursuz,keyifsiz,bıkmış olduğu hissine kapıldı.Yağan yağmur sokak lambasının ağlayışıydı sanki;insanların gözleri dolduğu zamanlardaki bulanık görüşü gibiydi sokak lambasının ışığı puslu,duygulu. Kaldırımlar yalnızdı o cumartesi gecesinde;her zaman rastlanır bir durum değildi bu.Evlerin ışıkları loştu. Apartman sessizdi olması beklenenden (bundan şikayetçi değildi kesinlikle).
Özlüyordu;geçmişi,saflığı,aklı beş karış havadalığı,şimdi anımsadığında kolay olan geçmişteki zor zamanlarını,eski günahsız tecrübesiz arkadaşlarını özlüyordu o gece. Her geçen gün sorunlarının büyümesi,ciddiyetinin artması,yenilerinin eklenmesi,unutmaya çalıştıklarının karşısına çıkması,yeni kararlar vermesinin gerekliliği,tüm bunlar yaşama isteğini,heyecanını yok ediyordu.Yaşlı bir kadın kadar bitkin hissediyordu böyle zamanlarda henüz çok erken olmasına rağmen… Beklediği her neyse -ki o bunu bilmiyordu- yoktu o anda;eğer o bir kişiyse gelmiyordu, bir kelime yada bir cümle ise kimse söylemiyordu,bir telefon ise aranmıyordu;yoktu işte eksikti bir şeyler o gece ve bu onu yoruyor ve üzüyordu,ihtiyar,yalnız bir kadın hüznü veriyordu. Sıkıntısı içinde büyüyordu dakikalar geçtikçe. Sanki sadece sarıldığı yastığı vardı hayatında o anda;sokak boştu,evi,bardağı,yatağı,ruhu boştu. Bu boşluk iyi bir arkadaş mıydı;hayır! Sevdiğini iddia ettiği yalnızlık bu değildi;yada buydu belki, ama o bundan çok sıkılmıştı artık,ses istiyordu,başka bir ruh istiyordu evde,sessizliğini paylaşacağı bir nefes istiyordu.
Paylaşmak hoş bir duyguydu,bunu biliyordu,yaşamıştı… Üzerinden epey zaman geçmiş olsa da hatırlıyordu,unutmaya çalışsa da silememişti,yok sayamamıştı yaşadıklarını. Yerine koyacak bir paylaşım bir ilişki de olmamıştı hayatında,istese de beklese de arasa da zaman zaman hiçbir erkek girememişti hayatına,evine,ruhuna eşlik edememişti.
Zamanı düşünüyordu;geçmişi,şuanı,geleceği. İnsanları düşünüyordu, dünyada yaşayan milyonlarca insanı,milyonlarca insanın başka başka hayatlarını,hikayelerini,hayallerini,aşklarını düşünüyordu. Farkında değildi ama böyle umutsuz,yalnız gecelerinde hep aynı şeyi yapardı; başka hayatları düşünür,rahatlatırdı kendini,bu onun ruhunu tedavi etme yöntemiydi kendince. Ondan daha zor durumda olanlar vardı evet,çok şükür ki sağlığı iyiydi,onunkiler de sorun muydu canım…
Olumlu düşüncelerine de sarılır uyurdu böyle zamanlarında,yine aynısını yaptı.
Ertesi sabah hayatı bilindik şekliyle devam etti; sabah kalktı, çabuk hazırlanan idareten bir fincan çayını yaptı; idareten olmayan keyifle içilecek bir çay ona göre şöyle en az yirmi dakika demlenmiş,mis gibi bergamot kokan bir çaydı. Önceki gecenin huzursuzluğu devam ediyor gibi olsa da sebebini bilmediği, uzun süredir hissetmediği bir ümit vardı, garip kıpırtılar vardı içinde. Hafta sonunun ardından, pazartesi sabahı, işe giderken, insanların balık istifi gibi olduğu otobüste zar-zor durabiliyordu ayakta,sağ eliyle çantasını önüne almaya çalışırken sol kolunu yukarı doğru kaldırdı tutunmak için ve eli başka bir elin üzerinde kalakaldı. Çekemedi bir süre oradan elini –sebebini kendisi de anlayamadı-, başını kaldırdı, tedirgin,ama çekinmeden ve işte O’ydu karşısında duran… En görmeyi beklemediği ama en sevdiği, en özlediği adam duruyordu ve gözlerinin en içine bakıyordu; orada, o otobüste, o kalabalıkta, elleri üst üste birbirlerine bakıyorlardı aylar sonra. Beklediği kişi de oydu, beklediği kelimeler ve cümleler de bu adamdaydı, beklediği huzur da , aşk da, hayat da tam karşısındaydı o anda, o iğne atsan yere düşmeyecek otobüste, o ümitsiz, sessiz, keyifsiz hafta sonunun ardından gelen pazartesi sabahında. İnerlerken otobüsten hiç konuşmadan, el ele tutuşup yürüdüler bir süre ve bir bankta oturdular, öpüştüler. O sabah yaşadığını, yaşlanmadığını, kadınlığını, huzuru hatırladı, fark etti ve şükretti bunun için…

3 yorum:

Sem dedi ki...

Seçil'ciğim, öykü kahramanımızın ruhuna tekrar eşlik edecek kişinin, hiç ummadığı bir yerde ve zamanda öyle sessizce ortaya çıkması bayram çikolatası tadında oldu:)) Bunda ondan önceki ruh halini çok güzel tanımlamanın payı büyük.

Belki de yılın en soğuk günü olan bir günde, böyle umutlu ve sevgi dolu bir yazıyla sifta yapman iyi olmuş:))

Sevgiler

Adsız dedi ki...

sensin işte bu. seneler önceki aynı hayalli aynı kalpli aynı umutlu seçill.BENİM CANIM SECİL.herşeyi gönlüne göre versin ALLAH

morfilm dedi ki...

bu kadar yoğun ve güzel duygular hissetmeyeli tam 2 sene oldu ablacım..ama sakın bu yazının devamını da getirmeyi unutma..seni seviyorumm..