4 Ocak 2008 Cuma

Kışın en güzel yanı...




Kış aylarında, akşam saatlerinde odasını dağıtmaz, oyuncaklarıyla oynamaz, annesini bağırtmaz -ya da çıldırtmaz da diyebiliriz-, arkadaşına gitmezdi sokağa da çıkmazdı. Ne mi yapardı? Haberleri takip eder, sabırsızlıkla hava durumuna sıra gelmesini bekler, çıt çıkarmaz otururdu bir yetişkin gibi. Acaba kar yağacak mıydı??? Merakla takip ederdi, içinden anneannesinin öğrettği bütün duaları okurdu, Allah Baba'dan kar yağdırmasını dilerdi. Geceleri odasının perdesini kapatmaz, kar havası pembeliğini beklerdi. Yılbaşı gecesi yağmamıştı kar çok üzülmüştü bu duruma.
Cuma günü tatil coşkusu sarmıştı, unutmuştu kar yağmadı, kartopu oynayamadı sıkıntısını. Sabah uyandı, kahvaltısını etti annesiyle beraber; annesi babasının o gün akşam okul çıkışında onu alacağını, babasını beklemesini söyledi, hasta olan arkadaşlarına çok yakın davranmamasını tembih etti -grip salgındı bulaşmasını istemezdi- ve ekledi "Ne'me lazım belki haftasonu kar yağar, kar topu oynamaya çıkarız ama sen hasta olursan evde camdan izleriz oynayanları!". Çocuk uyanmadan önce sabah haberlerinde duymuştu annesi; haftasonu kar bekleniyordu, süpriz olsun istiyordu oğluna, biliyordu ne kadar sabırsızlıkla beklediğini... Akşam oldu, babası okulun dış kapısında bekliyordu oğlunu; birbirlerini bulmaları kolay oldu. Eve geldiklerinde akşam yemeği hazırdı, çocuğun en sevdiği pudingden yapmıştı annesi. Hep beraber sofraya oturdular, yemeklerini yediler, günlerini nasıl geçirdiklerinden, çocuğun matematik sınavından, patlayan bombalardan bahsettiler. Çocuk anlayamıyordu; ne yapmıştık ki biz onlara, neden orayı burayı bombalıyorlardı, neden birilerini öldürmek istiyorlardı diye sorular soruyordu. Anne ve baba her ne kadar açıklamaya çalışsa da, çocuğun bu küçük yaşta bu gibi olayları kavraması, tazecik beyninde çözümlemesi oldukça güçtü.
Yemekleri ve sofra sohbetleri bittikten sonra televizyon seyrederken uyuyakalmıştı, okulda iki dersleri beden eğitimiydi futbol oynamıştı, yorgun düştü.
Sabah annesi önce en sevdiği şarkıyı ayarladı, odasının perdesini açtı ve uyandırdı; merakla bekliyordu oğlunun sevincini, heyecanını. Nazlı nazlı gözlerini ovuşturarak açmaya çalışırken yağan karı görür görmez sıçrayarak kalktı yatağından, gözleri açılmıştı hemen, müthiş bir gülümsemeyle dışarıya bakıp zıplıyordu olduğu yerde. Elinde olsa camdan fırlayacaktı dışarıya... Hemen çıkmak istedi, arkadaşlarını çağırıp kartopu oynamak, kardanadam yapmak. Önce kahvaltı ettirdi annesi (cebren) hemen sonra kaban, atkı, bere, eldiven kuşanıp, sırayla arkadaşlarını çağırmak üzere evden fırladı.

Çocuk erdi muradına biz çıkalıııım.... nereye olsa??? (En iyisi herkes istediği yere çıksın :))

1 yorum:

Sem dedi ki...

Sçl'ciğim, ne kadar hoş, ne kadar güncel bir yazı bu böyle. Aldı beni çocukluğumdaki kar heyecanlarına götürürdü. Sabah uyanıp, kasabamızın beyaz örtüsüne sarıldığını görünce ne kadar çok heyecanlanırdım, karın üzerinde yürürken çıkardığı sesleri, üzerinde bıraktığım izleri, hatta bahçemize gelen kuşların, kedilerin bıraktığı izleri:)) Bir de çocuk olmak, çocukken sana böyle güzel bir sürprizin yapılması, bu duyguyu da hatırladım. Gerçi içimizdeki çocuk bu tür şeyleri hala çok sever. İçimizdeki bu çocuk hep yaşasın diyorum, yeni yazılarını bekliyorum:))

Sevgiler